30 Aralık 2020 Çarşamba

 


   Belgesel; Amerikalı bir grubun bilgisayar ve internet kullanımını tüm dünyada kullanılır hale gelmesini istedikleri, bu amaçla üretilen bilgisayarın küçük topluluklara ulaştırmayla yola çıkmaları ve gidilen küçük bir köyde yaşanılanları anlatan bir belgeseldir. 

    Michael Kleiman, her çocuğa bir dizüstü bilgisayar projesi kapsamında Peru'da bulunan, 100 kişinin olduğu küçük ve bulunan bir çok icattan, haberleşme cihazlarından, günlük hayatımızı kolaylaştıran aletlerden haberi olmayan; düzgün bir yolu bile bulunmayan ve birbirleri dışında hiçbir şeyle bağlantısı, haberi olmayan bir köye gitmiştir. Burada ki insanların sahiden de haber alabileceği hiçbir aleti vs. hiçbir şeyi bulunmamakta. Öyle ki orada yaşanılmaya başlanıldığından beri oraya farklı biri olarak ilk giden kişinin dizüstü bilgisayarları götüren Michael olduğunu ifade etmektedirler.


    Micheal, bir müddet onlarla yaşayarak günlük hayatlarını çekmiştir. Her çocuğa bir dizüstü bilgisayar projesinden bahsetmiştir ve orada bulunma nedenlerini anlatmıştır. Michael anlatana kadar oradaki çocuk ve yetişkinlerin bilgisayarın ne olduğuna dair bir fikri bulunmamaktadır. Sonrasında okulda çocuklara bilgisayarlar dağıtılarak, bilgisayarları kullanmayı, bilgisayar üzerinden eğitimi aşamalı olarak ilerletmektedirler.


    Bilgisayarın asıl işlevlerini kullanabilmek, diğer topluluklarla iletişime geçebilmek, merak edilen veya herhangi farklı bir şey öğrenmek için de internete ihtiyaç vardı. Uzun uğraşlar verilse de bu problemin çözülmesinde zorlanılıyordu. Sonra büyük bir ekip kurularak köyde internet erişiminin olması sağlandı. Artık oradaki çocuklar öğrenmek istediklerini internetten öğrenebiliyor. Başka insanlarla mail yoluyla iletişime geçile biliniyor. Aileler merkezde bulunan doktorlarla konuşabiliyor. Bir köy daha internet ve bilgisayara kavuştu. Şimdi ki amaçları öncelikli olarak ulaşılması zor diğer yerlere internet ve bilgisayar ulaştırmak.



26 Aralık 2020 Cumartesi

İKİ DİL BİR BAVUL

 


    Belgesel 2008 yılında Şanlıurfa'nın bir köyüne öğretmen olarak atanan bir sınıf öğretmeni ve 1 yıllık eğitim öğretim hayatı boyunca yaşanılanlar, öğretmenin öğrencilerle arasındaki dil problemini anlatan bir filmdir. 


    Hayatı şehirde ve daha rahat şartlarla geçen öğretmen atandığı ilk yılda Şanlıurfa'nın bir köyüne atanmıştır. Geldiği bölge alışık olduğu çevreden epey farklıdır. Kalacağı yerde çeşitli sıkıntılar çekse de mecburen uyum sağlamak zorundadır. Eğitim öğretim yılının başlamasıyla her şey daha da zorlaşmaktadır.


    İlk günlerde öğrenciler okula gelmeyince öğretmen evleri gezip öğrencileri derse davet eder. Sonraki süreçte tabii köy ortamı imkanlar kısıtlı, bir sınıfta ilkokul 1-5 arası sınıflarındaki öğrenciler aynı sınıfta yer almakta öğretmende onlarla ayrı ayrı ilgilenmektedir. Ama imkanlardan da öte bir sorun vardır. Dil problemi. Öğrenciler özellikle 1. sınıflar Kürtçe konuşmakta ve bir çoğu Türkçeyi bilmemektedir. Öğretmende Kürtçeyi bilmediğinden her şey daha da fazla zorlaşmaktadır. Öğretmen bu sebeple öncelik olarak çocukları Türkçe öğretmeyi hedeflemiştir. Çünkü müfredatta tüm dersler Türkçedir ve ileri sınıflar için çocukların Türkçeyi öğrenmesi şarttır.


    Öğretmen ne kadar zorlansa da tabii ki çocuklara bir şeyler öğretmek için çaba harcamıştır. Ne kadar zor olsa da emeklerinin sonucunu almıştır. Dönem sonunda başta hiçbir şekilde iletişim kuramadığı çocuklara okumayı , yazmayı öğretebilmiştir. Tabii ki herkes aynı düzeyde olmayabilir ama burada önemli olan öğretmenin pes etmemesi ve o da üstüne düşeni yapmış. Emek verdikten sonra başarılamayacak hiçbir şey yok.

23 Aralık 2020 Çarşamba

DÜNYAYI İYİLİK KURTARACAK

 


    Sezi Kalkavan, bir proje amacıyla uzun araştırmalar yaptığı ve çok merak ettiği Afrika'ya tek başına gider ve yaşadıklarından çok etkilenir. 2 ay sonra Türkiye'ye döner. Ailesi ve arkadaşları onu desteklemektedir ve bir müddet sonra birkaç arkadaşıyla yardım amacıyla tekrar Afrika'ya gider. Sezi Kalkavan'ın Afrika'da yaşadığı, gördüğü şeyleri bu belgeselde anlatmak da ve aslında bizim ne kadar şanslı olduğumuzu bize göstermektedir. Kalkavan'ın asıl amacı çaresizliği gösterip bir yardım harekatı oluşturmak. Belgeselin en kısa özeti; tam bir insanlık dersi vermek! 


    Belgesel, Afrika kıtasının Batısında Gana'daki bir balıkçı köyünde geçiyor. Belgesel bu köydeki yetimhane, yatılı okulda geçmektedir. Kalkavan, burada yaşadıklarını belgesel içerisinde anlatmaktadır. Çocukların günlük rutinlerini, yaşadıklarını anlatıyor. Yetimhane de kalan bir çocuğun dışarı çıkma korkusunu, annesi vefat etmiş babası yaşayan ama çok az ziyarete gelen kızın her gün kapıda babasını beklediğini, küçükken yanlış bir doktor müdahalesi sonucu kolu ve bacağını kullanamayan, konuşamayan çocuğu, annesini hiç tanımadan kaybetmiş küçük çocuğun onu nasıl sevdiğini anlatıyor. İnsanı sevmenin, insana değer vermenin ne kadar önemli ve değerli olduğunu hatırlatıyor.  İnsanlığın, modernleşmenin ne olduğunu sorguluyor bir yandan. Orada yaşadıkları çok şey öğretmiş Kalkavan'a. Ben bizzat yaşamadım orayı ama bende sorguluyorum şimdi her şeyi modernize etme çabası niye? Çok mu gerekli modern olmak, zengin olmak, teknoloji de çığır açmak; her gün binlerce ölen, milyonlarca yardıma muhtaç insan varken. Düşünüyorum da gerçekten de insanlık, insan olmak ne demek?!


    Sezi Kalkavan'ın amacı, hiçbir ayrım yapmadan, okumaya istekli ve zor durumda olan çocuklara yardım etmek, Afrika'daki çocuklar için bir şeyler yapmak. Kısa süreli bir proje için gelip döndükten sonra ailesi ve çevresi çok destek vermiş ve birkaç arkadaşıyla tekrar Afrika'ya dönmüştür.  Yapılan yardımlar dahilinde okullar inşa ettirilmiş, okul ihtiyaçları karşılanmış. Kolu ve bacağını kullanamayan, konuşamayan çocuk için tedaviler aranmış ve tedavisi sağlanmış. Yiyecek ve giyim ihtiyaçları karşılanmaya çalışılmış. Psikolojik desteğe ihtiyacı olanlara, öğrenmede güçlük çekenlere uygun ortamlar ayarlanmış. Ve daha niceleri...
    
    
    Yapılan tüm yardımlar, gerçekleşen tüm şeyler yapılan bağışlar sayesinde olmaktadır. Eğer bu bağışı herkes yaparsa her şey daha güzel olup daha kolay gerçekleşebilir aslında. İnsanların asıl sorunu şu ki paylaşmayı bilmiyorlar, bilmiyoruz. Herkesin yapacağı küçük bir yardım tüm sorunları çözebilir belki de. Ama bizler bunu yapmak yerine hala modernleşme derdindeyiz; daha fazla mala sahip olayım derdi. Daha fazla toprağa sahip olmak için adamlar öldürüyoruz; öldürmek için silahlar, patlayıcılar üretiyoruz. Aslında sadece insan olarak kalsak, silaha, patlayıcılara verilen paralar tüm insanlar için harcansa ve herkes aynı şartlar içinde yaşasa her şey daha güzel olmaz mı?

    
    Şuan ki tüm kötü insanlarda bir zamanlar çocuktu, yani masum. Hiç kimse tam anlamıyla kötü değildir çünkü herkes bir zamanlar çocuktu.  İyi bir gelecek için iyi yetiştirilmiş çocuklara ihtiyacımız var. 🙏


20 Aralık 2020 Pazar

AYNADAKİ BEN

 

    "Aynadaki Ben" belgeseli, kilosundan dolayı takıntılı olan ve devamında yıllar boyunca anoreksiya nervoza hastalığı ile mücadele eden Arzu Başkan'ın yaşadıkları anlatılmaktadır. Belgeseldeki amaç, gençler özellikle ergenlik dönemlerinde vücutlarındaki değişimlere fazlaca takılmakta ve kendini beğenmemeye başlamaktadır. Özellikle kilo problemleri ortaya çıkmakta ve hepsi olmasa da bazı gençler anoreksiya hastalığıyla burun  uruna gelmektedir. Bu konuda ebeveynlerin dikkatli olması gerektiği belirtilmektedir.

    
    Arzu Başkan, aşırı iştahından şikayetçi bir biriymiş ve kilo verme konusunda aşırı takıntılı hale gelmiş. Yemek yemeye karşı kendini şartlamış ve ailesinin de anlamayacağı şekilde çoğu kez yemek yememiş, yediğinde de çok az yemeye başlamış. Zamanla aşırı kilo kayıpları olmuş ancak ne olursa olsun vücudundan memnun olmamış. Yıllar sonra bir kliniğe başvurmuş ve anoreksiya teşhisi konulmuş. Yıllarca diyetisyen, psikolog ve uzman doktorlarla hastalığı yenmek için çalışmış, yıllarca tedavi görmüş. Zor olsa da yavaş yavaş eski sağlığına kavuşmuş.

    Belgeselin tek amacı Arzu Başkan'ın yaşadıklarını vermek değil, aslında günümüzde bunun yaygınlaşması ve gençlerimizin bu tehlikeyle karşı karşıya olduğunu hem kişilere hem de ailelerine duyurmaktır. 


17 Aralık 2020 Perşembe

BENDEN ÖNCE


    Benden Önce, 2014 yılında çekilmiş ödüllü bir belgeseldir. Belgeselde kısaca; bir köyde  yaşam süren, engelli oğluna bakan yaşlı bir kadın ve oğlunu anlatıyor. Belgesel her halinden şikayetçi, çaresizliğin gerçekte ne olduğuna dair hiçbir fikri olmayanlara güzel bir ders niteliğinde. 👌

                  
   
    Belgesel, yaşlı bir kadın ve 56 yaşındaki engelli oğluyla yaşamı belgeselde kısaca yer almakta. Oğlu küçükken menenjit geçirmiş ve bunun farkına geç varılmış ve o yaştan beri tüm insani ve diğer ihtiyaçları anne ve babası tarafından karşılanmış. Ancak engelli adamın babası vefat edince tüm sorumluluk yaşlı kadına kalmıştır. Yaşlı kadının diğer çocukları başka şehirlerde eli yüzü düzgün işlerle meşguldür. Engelli olan çocuk kadının en büyük çocuğudur. Kadının en önemli kaygısı evladından önce ölüp de onun ortada kalması. Çünkü bakımının ne kadar zor olduğunun farkında ve bu sorumluluğu kimsenin almayacağı kanısındadır. "Benden önce ölmesin, kim bakacak ona? 3 gün bakarlar 5 gün bakarlar, kimse benim gibi bakamaz. Sonra ortada kalır" diyordu. Ne acı ne acı ki hiçbir annenin isteyemeyeceği şeyi çocuğu ortada kalmasın diye istiyordu. Çaresizlikten...



12 Aralık 2020 Cumartesi

EĞLENCELİ MANTIK

 


    Belgeseldeki araştırmacı bilgisayar programcısı olan Prof. Dave Cliff. Cliff ve bahsettiğine göre her meslektaşı için mantık müthiş bir şey. Çünkü mantık bilgisayar programcılarının uğraştığı algoritmanın temelinde yatmaktadır. Mantık en büyük bilim insanlarına ilham vermiştir. Mantık dönüşümsel teknolojilerin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Cliff, mantığın bizim için yapabileceklerinin bir sınırının olup olmadığı üzerine bir araştırma yapmış ve bu belgeselde sunmuştur.


    Tarih boyunca her konu üzerinde kıyaslamalar yapılmaktadır. Eski çağlardaki düşünürler kıyaslama üzerinden mantık konusunu geliştirmiştir. Eski çağlarda Aristo mantığı denen bir şey vardı. Aristo mantığı, Aristo'nun mantık bilimine ve yorumuna verilen isimdir. Aristo mantığı bir takım önermeler yaparak doğru düşünebilme yollarını aramıştır. Bu konuda başarısız olduğu da söylenemez hani. Çünkü Aristo mantığı yüzyıllarca kullanılmıştır. 


    Mantık tam olarak nedir? Mantık hangi bilim dalına aittir? Mantık konusu üzerinde çalışan bir çok matematikçi mantığın aslında bir matematik konusu olduğu kanısındaydılar. Yakın yüzyıllarda birçok matematikçi bu alanda çalışmış, kitaplar çıkarmış ve bulgular elde etmişlerdir.

    Çok sayıda farklı mantık türleri vardır. Hava durumu tabloları, iletişim sistemleri, moleküler biyoloji, teknolojik aletler ve daha bir çok şey aksiyom ve kurallar üzerine kuruludur. Aksiyom ve kurallarda mantıktan bağımsız değildir.

    Mantık, bizim için çok şey ifade etmeyebilir. Ancak bilim alanında büyük bir önemi vardır. Mantık olmasaydı, bilgisayar sistemlerinin kurulmasını sağlayan algoritma ne yapabilirdi ki! Bu da şu anda eğitimimizi sürdürdüğümüz, çoğu kişinin çalışma arkadaşı, çocukların oyun oynadığı bir araç olan bilgisayarın olmaması ya da işlevsel olarak pek bir önemi olmayan bir araca dönüşürdü. Yani mantık aslında bizim farkında olmasak dahi hayatımızın önemli bir parçası. Peki kaç kişi bunun farkında?!

👋

    

9 Aralık 2020 Çarşamba

ŞANS NEDİR-ŞANSI SEVMEK

 


    Şans Nedir-Şansı Sevmek adlı belgesel, Prof. David Spiegelhalter öncülüğünde çekilmiştir. Matematikçi olan Prof. David Spiegelhalter risk ve şans profesörüdür. Belgesel keskin bir zeka, bilgelik ve artırılmış gerçekliklerle şansın ne olduğunu ve gerçek dünyada nasıl çalıştığını anlatmaktadır.


    Şansın işleyişi nasıl keşfedildi? Şans hep var mıydı? Belgeselde anlatıldığına göre yıllarca bir çok keşfedilmesine ve önemli veriler elde edilmene rağmen şansı, şansın ne olduğu, şansın matematiği yakın yüzyılımıza kadar çözülememiş. Aslına bakarsanız düşününce şansın doğru düzgün bir tanımını dahi yapamıyoruz ki!

    Şansın matematiği ile bahsedilen asıl konu olasılıkla ilgili. Şansı tam olarak tabii ki matematiksel dilde de ifade edemesek de olası durumu matematikte ki olasılık sayesinde ifade edebiliyoruz. Bu tabii ki kesin sonuçlara vardırmıyor ama bir öngörü olmakta ve yakın sonuçlar sunabilmektedir. Fizikçi Cardano, şans oyunlarını göz önünde bulundurarak şansı tanımlamak için olasılığı kullanmıştır.

    Şansın matematiğinin insan hayatın nasıl uygulayacağını ilk bulan kişi Edmond Halley'dir. Halley, yaşam ve ölüm olasılıklarının hesaplanabileceğini düşünüyordu. Elde ettiği veriler neticesinde yaşınız yükseldikçe ölme olasılığı artıyordu. Halley'den önce her yaştaki bireyin ölme olasılığı aynı görüldüğünden Halley'in elde ettiği veriler önemliydi.


    Şansı iyi yada kötü hangi faktörler etkiler? Açıkçası ben bu soruya verecek bir cevap bulamıyorum. Bahsettiğimiz şans bizim dışımızda gerçekleşen bir eylem değil mi? Başkası ya da başka şeylerin benim şansımla işi ne? Doğrusu belgesel kafamı fazlaca karıştırdı. 😅

    Belgesel de mutlak rastgelelik, tesadüfler, tahmin yapma konuları hakkında bilgiler sunulmakta ve örneklendirilmektedir.

    Gerçek şu ki, mutlak ve kesin bilgiyi aramanın faydası yok. Asla tahinlere güvenemeyiz. Şansı evcilleştirebiliriz ama bir noktaya kadar. Sonuç olarak, belirsizlik yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır ve sürprizler hayatımızda hep olacak.

Hep güzel ve iyi şansa sahip olmanız dileğiyle...💜

5 Aralık 2020 Cumartesi

SİHİRLİ SAYILAR: Hannah Fry'in Gizemli Matematik Dünyası-Tuhaf ve Daha Tuhaf

 


    İngiliz matematikçi Hannah Fry'ın öncülüğünde ve diğer matematikçilerle sayıların gizemini anlatan belgeselin üçüncü bölümü hakkında izlenimlerini sizlerle paylaşacağım.

    Bu bölümde modern matematiğin içindeki paradokslar araştırılmaktadır. Ve matematiğin bizi içine çektiği tuhaf dünya incelenmektedir.

  • Matematik evrenin bir parçası mıdır?
  • Matematiksel kurallar kendi başına doğru gibi gözüküyor ama neden?
  • Temel matematik yasaları nelerdir?
  • Küme Teorisi
    Yukarıdaki sorularla birlikte modern matematik döneminde bulunan bazı önemli bilim adamları ve bu bilim adamlarının ortaya koyduğu fikirler açıklanmış ve bir çok örnek ve deneylerle gözlemlenmiştir.

    

* Bertrand Russel: Russel sunduğu paradoks matematiğin kalbi olarak nitelendirilmektedir. Russel, matematiğin eksiklikleri üzerine çalışmıştır. Russel'ın paradoksu matematikçiler arasında bir krize neden olmuştur.

* Albert Einstein: İZAFİYET TEORİSİ ! 
Einstein evreni anlamlandırmak için matematiğin gücünden yararlanmıştır. Ve evrenin insanların düşündüğü gibi olmadığını kanıtlamıştır. Matematiği kullanarak mekan ve ışığın uzayda nasıl yolculuk ettiğine dair düşünceler sunmuştur. Aynı zamanda önemli bir denklem kurmuştur: E = mc2


* David Hilbert: Matematiğin kurallarını hazırlama işini kendine hayatı boyunca görev edinmiştir. Matematiğin, gerçekliğin bir dokusu olduğunu düşünmektedir.

* Kurt Gödel: EKSİKLİK TEOREMİ !
Matematiğin en kökten keşfedildiğine inanmaktadır. Matematiksel gerçeklerin bizim dışımızda var olduğuna ve bulabildiğimiz kurallar neticesinde çok az söyleyebileceğimize inanıyordu. Bilinmeyen şeylerin olduğu kanısındaydı. Hannah Fry' ye göre Gödel'in çalışmaları teorik matematikle uygulamalı matematik arasındaki ayrımı vurgulamaktadır. 

*Erwin Schrödinger: KUANTUM FİZİĞİ !
Gözlemleri sayesinde atom altı parçalarını gözlemleyebiliyoruz. Süper pozisyonlar hakkında açıklamalarda da bulunmuştur. 


  • Gerçeklik nedir?
  • Matematik gerçekliği ne kadar aydınlatabilir?
  • Dünyanın taslağını çıkarmak için matematikte bulunan atom altı parçacıkları bize ne anlatmaya çalışıyor?
  • Çoklu evrenin varlığı.
     Belgeselde tüm bu bilim adamlarının düşüncelerine yer verilmiş ve sorulara cevap bulunmaya çalışılmıştır. Belgeselin ilk bölümünde yer verilen matematik keşfedildi mi, yoksa üretildi mi sorusuna net bir cevap bulunamamıştır. Doğayı incelediğimizde, matematikçilerin buluşlarından yararlandığımızda bazı noktalar keşfedildiğini bazı noktalar ise üretildiği düşüncesini aklımıza getirmektedir. 

    Araştırmacı Hannah Fry, matematiğin hem keşfedildiğini hem de üretildiğini düşünmektedir. Ama doğrusu şu ki bunu hiçbir zaman tam olarak bilemeyeceğiz.

    Bir sonraki yazıda görüşmek üzere... 😸



3 Aralık 2020 Perşembe

SİHİRLİ SAYILAR: Hannah Fry'in Gizemli Matematik Dünyası-Genişletilmiş Ufuklar

 


    İngiliz matematikçi Hannah Fry'ın öncülüğünde ve diğer matematikçilerle sayıların gizemini anlamaya dayalı bir belgeseldir. Bugün sihirli sayılar belgeselinin ikinci bölümü hakkında izlenimlerini sizlerle paylaşacağım.


    Bu bölümde bilim insanlarının matematiğin göremediğimiz kalıplarını ve dünyanın görünmez güçlerini nasıl bulmaya çalıştıklarını gösterecekler. Tarihteki büyük düşünürlerin matematiğin muazzam gücünü nasıl açıklamaya çalıştıklarını belgeselde keşfetmeye çalışacaklar. Ve sonsuzluk kavramının matematiğin nerden geldiğiyle ilgili ortaya atılan teorileri nasıl çürüttüğü açıklanacak.

    Belgesel içerisinde aşağıdaki bilim insanlarının matematiksel ve genel bilim konularıyla ilgili verdiği bilgiler, teoriler, düşünceler belgesel içerisinde detaylı ele alınmış ve bunlar gösterilmiştir.
  • Aristo; hava direnciyle alakalı ağır cisimlerin hafif cisimlerden önce yere düştüğünü söylemiştir.
  • Galileo Galilei; Aristo'nun düşüncesinin yalnızca dünya üzerinde gerçekleştiğini söylemiş, bunun diğer gezegenler üzerinde aynı etkide bulunmadığı ifade etmiştir. Söylemlerinin üstünden yıllar sonra ayda farklı ağırlıktaki iki cismi yere bıraktığında aynı anda yere düştüğü gözlemlenmiştir. Bunun aksine dünyada aynı iki cisimden ağır olan önce yere değer. Burada ortaya çıkan kavram ise hava direnci-hava sürtünmesidir. Galileo'nun da kastettiği her gezegende hava sürtünmesinin aynı olmadığıydı zaten.

  • Isaac Newton; yer çekimi kuvvetiyle ilgili araştırmalar ve çalışmalar yapmıştır. Yer çekimi kuvveti ile ilgili teori ve görüşleri günümüzde dahi çok öneme sahiptir. Ama en önemlisi yer çekimi kuvvetiyle ilgili bir denklem oluşturmuştur ve bu denklem günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır.   


  • Michael Faraday; manyetizma ve elektrik üzerine araştırmalar yapmıştır. Demir tozu deneyiyle manyetik alanı sembolleştirmeyi başarmıştır.
  • James Clerk Maxwell; elektrik ve manyetizma üzerine Faraday'ın eksik kaldığı noktaları açıklamış ve geliştirmiştir.
  • David Hilbert; Sonsuzluk kavramı üzerine araştırmalar yapmıştır.
  • George Cantor; sonsuzluğun ne kadar büyük olduğuna dair araştırmalar yapmıştır. 

    Belgeseldeki konular ve bilim adamlarının yaptıkları araştırmaları merak ediyorsanız belgeseli izlemenizi tavsiye ederim.  

Sağlıklı günler, izleyenlere keyifli seyirler.

GERİDE KALAN MERMANAT

           Belgesel,  2015 yılında Rize'nin bir köyünde köyün son sakinlerinden olan Damla, kardeşi, annesi ve Nokta Anne olarak seslen...